Monday, January 28, 2008

bookplate

kendimize bookplate tasarlayalim mi dedi. o ne dedim. ayol dedi var ya hani, kitap muskasi, kebikec... hee vardir herhalde... hayretle sasirdi. evet anlattigi seyi anlamistim ama adini ilk defa duyuyordum. tasarlanacak bisi olarak, hani bi yaratim olarak eyvallah, ama kullanimini ve bende yarattigi hissi sevmedim. niye bu kitap benim diyim, bi de ustune ustluk icine bunu belgeleyeyim ki... 
"bu kitap bilmem kimin kutuphanesinden" ee?
dunyada sayili manuscript kutuphanesi vardir, ne bileyim, ciddi koleksiyonlar vardir, kelimenin tam anlamiyla nadir kitaplar vardir, bunlarin muskalanmasini anlayabilirim. ama kitaplara kendini -kendi de degil ya, ismi- yapistiracak kadar tanimlama, tanimlanma, cerceveleme, cercevelenme meraklisi olmayi yuregim kaldirmiyor. 
halihazirdaki etiketlerimiz neyimize yetmiyor? yetmek soyle dursun, yenilerini yaratacak kadar etiket sevici mi olduk? 
anlasilmak, onaylanmak, begenilmek histeri boyutlarinda. "ben"in oturtuldugu merkez samanyolunu da kaplamak uzre. 
sindi bunlar konunun cok "pop" yanlari. bi cirpida akla gelebilecek seyler. onlar, cirpina dursun, cirpila yazilsin... 
boyle etiketlenmis bi kitaba maruz kalmak nasi bi deneyim olabilir? 
bi kere o kitap emanettir. hediye edilmis olsa bile emanettir. tedirginlik yaratir. durduk yere, etiketleyenin tedirginligi elinize bulasir. ha bu tedirginlik sizin elinizde degildir cunku etiketleyen ictenlikle emanet edebilecek olsa zaten en basta boyle bir etikete ihtiyac duymazdidir. bu bi eziksu, bi guvensizcan, bi tekinsizgul vakasidir. 
etiket bi kere yapisti mi izi hep kalir. bravo! bir kitapta iz biraktiniz. yalniz biciminiz biraz gulunc. cunku aslinda o kitabin sizin kutuphanenizden olmasi pek bisi ifade etmiyor. mesela kitabi okudunuz mu? nasil okudunuz? okudugunuz sizde neler birakti? bisiler birakmissa, onlarla ne yaptiniz? kitabin fiziki varligina yapisabildiginiz gibi/kadar, icerigine dokunabildiniz mi? dokunabildiyseniz nasil bir dokunustu? tarif edebilir misiniz? 
fazlasiyla agresif bir yalnizlik durumu oldugunu dusunuyorum. secilmis ve secilmemis yalnizliklar vardir. bu secilmemisinden. oyle ya da boyle... yalniz birakilmistir, yalniz birakildigini dusunuyordur ya da en fenasi, yalniz kalmaktan icten ice cilginlar gibi korkuyordur. ve onu yoneten bu korkusudur. barisik, sukun ve huzur dolu bir yalnizlik degildir. tek ve yalin olamiyordur. hayatini sadelestirmekten alabildigine uzak, kitaplarini bile oznel nesnesi haline getirmektedir. kendisini nesneleriyle belirliyordur. belirleyebildigi herseyi nesne(si) haline getiriyordur. fakat ne yaziktir ki, nesnelestirmekteki kivrakligi, nesnelerini olduklari gibi koruyabilmekte gosteremiyordur. belirlemedeki didikleyen telasi, aslinda sadece kendisine odaklanmasina yetiyordur. 
eksiktir, eksiklik duygusu asla dinmez. eksik olmasa da eksiktir. kendi kendisini boyle hissetmeye mahkum etmistir. mahkumiyetinden gizli gizli zevk alir. bu zevke oyle bagimli hale gelmistir ki mahkumluk alanini da vakumlar durur. kendi havasini bile tuketen bi zavallidir. ama hava dilenmekten de geri duramaz, ne de olsa tuketmeye de bagimlidir. 
tikandigi naylon torbasinda, naylon naylon debelenir. arada izlenesidir. hava dilendiginde hafifce torbanin agzi acilabilir. izlemek biraz daha eglenceli olabilir boylece. agiz acildiginda susama da varsa cekinmeden iseyiniz. acikmissa ve kakaniz varsa cok sanslisiniz demektir. bokunuzu nasil istahla yedigini gormek hayret verici bile olabilir. sasirmayin sasirmayin, sadece artiklarla beslenebiliyor olmasi neden sasirtici olsun ki?  
eglence cok da matah degildir aslinda ya da illa ki kisa surer. malum cok bayiktir aslinda tum bunlar. torbanin agzini iyice baglayin ve bitisi izleyin. havasiz kaldigi torbanin icinde gastronomik orgazmin doruklarindayken hersey bitecektir onun icin. geri donusumsuz oldugundan, tibbi atik copune gonderilmesi daha uygundur. diger kanserli atiklarin yanina...

No comments: