Tuesday, November 4, 2008

ege'de fikret kızılok dinler gibi...

ya da chopin dinler gibi, prelude'lerden mesela
ya da john cage, izler gibi, ormanda mantar toplayışını örneğin... 

müziği de mantarı da toplarsın, sonra mutfağa... sonra sofraya...

sesleri, sözleri toplarsın, sonra mutfağa... sonra kimileri buraya...

sofrada kimler var? 
ne kalabalık sofralar kuruyoruz di mi bazen... 

ne sohbetler, ne alışverişler... 

belki de dostlar alışverişte görsündür... 

sizinle paylaştıklarımı, küçükken beraber uyuduğum kuzumu paylaşır gibi paylaşıyorum
benimle paylaştıklarınızı kendimden gayrı tutmuyorum
teklikleriniz, bireysellikleriniz, sevdikleriniz, sevmedikleriniz önemli benim için

saygı duyuyorum. 
kendinizi var ediş biçimlerinize saygı duyuyorum. 
severim sevmem, yakın bulurum bulmam... bunlar başka ama saygı duyuyorum.

siz de öyle yaklaşıyorsunuz bazen bana
saygı duyar yaklaşımlar
içten ve kendiliğinden paylaşımlar 

ama ne çabuk yitiriyorsunuz inandırıcılığınızı
ne çabuk yitiyorsunuz
kendi emeklerinize de, kendi zamanınıza da saygı duymuyorsunuz demek...
gelip geçiciliğinizi ne çabuk teslim ediyorsunuz kendi ellerinizle
sapasağlam sahip çıkabildiğiniz ne var?

doğurduğuna da inanırım, öldüğüne de...

şaşırmak değil bu yazdıklarım.
acıtmanıza yine izin verdim.
ve şimdi hiç kimse yokken
ve muhtemelen olmayacakken
kendimi sağaltmak zorunda olan yine benim

bundan böyle siz cüret eden ve laubali olansınız. 
gülünç ve ukala dümbeleği.
hin ve oyuncu. 

bilerek ve isteyerek koymadığım mesafeyi 
davet ettiniz

"kolay kazanılan" ve "hali hazırda orada olan" değildim aslında
ama çoğu genel geçer kurallar ve göstergeler bunlara işaret ediyordu değil mi? 
yanıldınız, üzgünüm. 
sizin için, "orada" değilim artık.
umrunuzda değildir ya, ben gene de yazayım. 

size anlattıklarımla ne yaptığınız umrumda olmayacak artık
umrumda olacakları paylaşmayacağım zaten
fark edecek misiniz bilemem tabi... 

saygı duyuşum da sıradan olacak
"siz" diyeceğim. 

karşısında bir "biz" olmadan hem
tekim çünkü.
doğduğum gibi
yaşayageldiğim gibi
hiç bir zamanda ve koşulda değiş(e)mediği gibi
her çoğalışta heveslenişim
ve yeniden tek oluşum gibi

"siz" diyeceğim
bir kez daha

No comments: